Fen Dersleri

Teknoloji Bilim1

 

 

Canlılarda Madde Ve Enerji

CANLILAR İÇİN MADDE VE ENERJİ






Enerji bir cismin ya da bir sistemin iş yapabilme yeteneğidir. Bütün enerjiler birbirine dönüşebilir.Canlıların büyüyüp gelişmesi, sindirim, solunum, kasılma, vücut ısısının ayarlanması, sinir uyarıların iletilmesi gibi hayatsal faaliyetler, enerjiyle gerçekleşir. Hücre faaliyetleri sırasında meydana gelen yıkım ve yapım olayları da enerjiyle ilgilidir.Canlı vücudunda meydana gelen olayların tümüne metabolizma denir.









1. Canlılık Olayları Enerjiyle Gerçekleşir:

Canlılar, canlılığını devam ettirebilmeleri için metabolik faaliyetler gerçekleştirmeli, yapım-onarım yapmalı, büyüyüp gelişmelidir. Bütün bu faaliyetlerin ortak bir ihtiyacı vardır: Enerji.

Yeryüzündeki bütün canlıların temel enerji kaynağı güneştir. Bitkiler, mavi-yeşil algler, bazı bakteriler ve öglena tarafından gerçekleştirilen fotosentez sonucu, güneş enerjisi kimyasal bağ enerjisine dönüştürülür.

* Bazı bakteriler ve bunu takip eden besin zincirinde kullanılan enerji, kemosentez ile elde edilir. Fakat bu çok küçük bir orandır.











Bütün canlılar güneş enerjisinden doğrudan yararlanamaz. Hayvanlar, insanlar, mantarlar vb. canlılar enerji ihtiyacını diğer canlılardan istifade ederek (beslenerek) dolaylı yoldan sağlar. Fotosentez sonucunda oluşan glikoz molekülündeki kimyasal bağ enerjisi, hücrede bütün canlıların kullanabildiği ortak enerji molekülü ATP’ye (Adenozin trifosfat) dönüştürülür. ATP molekülünde depolanan enerji, canlılar tarafından parçalama ve özümleme (yapım, üretim) reaksiyonlarında, hareket etme, vücut ısısını ayarlama, dolaşım, boşaltım, uyarı iletimi gibi metabolik olaylarda kullanılır.



2. Canlıların Hücresel Yapılarını Çok Atomlu Büyük Moleküller (Organik Maddeler) Oluşturur:
Hücrelerimizin büyüyüp gelişmesi ve çoğalması için gerekli maddeleri besinlerden alırız.

Besinlerin içerdikleri maddeler yapı ve görevlerine göre organik ve inorganik maddeler olarak iki temel gruba ayrılır.

İnorganik maddeler, canlı vücudunda veya hücrede üretilmezler. Su, oksijen, karbon dioksit, mineral maddeler ve tuzlar inorganik yapıdadırlar. Bunları tabiattan hazır olarak alırız.
Mineraller, Kalsiyum, fosfor, potasyum, sodyum, demir, magnezyum, flor, klor gibi maddelerdir. Hepsinin de canlı organizmasında değişik görevleri vardır.













Organik maddeler, canlının kendi vücudunda sentezlenen maddelerdir. Bu maddeler canlılarda enerji verici, yapıcı-onarıcı, düzenleyici olarak kullanılır. Organik bileşkelerin yapısında karbon, oksijen ve hidrojen atomları bulunur.

Organik bileşikler çok atomlu büyük bileşiklerdir.










Organik bileşikler ; karbonhidratlar, proteinler,yağlar ve vitaminlerdir.


KARBONHİDRATLAR;

Karbonhidratlar; karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından oluşmuş organik moleküllerdir.
Canlıların yapısında basit ve karmaşık yapılı karbonhidratlar bulunur.
Karbonhidratların karmaşık yapılı olanları büyük moleküllerden oluşur.
Karbonhidratlar canlı vücudunda (1. sırada) enerji verici olarak kullanılır.










*Karbonhidratlar Bitkisel yiyeceklerde bol miktarda bulunur.
*Fotosentez yoluyla üretilirler.
*Diğer organik bileşikler fotosentez ürünü olan glikozdan meydana gelir.

Yediğimiz bir çok besin içinde (tahıllar, tahıl ürünleri, baklagiller, ekmek, patates, makarna, süt, bal vb.) nişasta ve diğer karbonhidratlar bulunur.





Sütte, tahıllarda, baklagillerde, çay şekerinde büyük yapılı karbonhidratlar vardır. Balda, üzümde, küçük yapılı karbonhidrat olan glikoz vardır.

Bal ve üzüm yendiğinde içindeki glikoz doğrudan kana geçer. Şeker, şeker pancarı ya da şeker kamışından elde edilen bir karbonhidrat çeşididir.

Karbonhidratlar genelde hücre zarından geçemeyecek kadar büyük ve çok atomlu moleküllerdir.

Büyük bir karbonhidrat molekülünün hücre zarından geçebilmesi için sindirimle daha küçük birimlere ayrışması gerekir.

Glikoz; hücre zarından geçebilir. Balda ve üzümde saf hâlde bulunur.

Nişasta molekülü ise; sindirimle glikoz moleküllerine ayrışır. Böylelikle kullanılabilir.

Nişasta glikozun bitkilerde depo edilmiş halidir. Tahıllarda ve patateste bol miktarda nişasta bulunur. Tohum ve depo kök gibi yapılarda çok bulunur.

*Bir besinin nişasta içerip içermediği iyot çözeltisi ile anlaşılır.

*Iyot çözeltisi, nişastayı mavi renge dönüştürür.

Selüloz, bitkilerde hücre çeperini oluşturur. Hücre çeperinin temel yapı maddesi büyük yapılı bir karbonhidrat çeşididir. Selüloz sert, sindirilmesi zor bir yapıdır.

Glikojen, Glikozun hayvanlarda depo edilmiş haline denir. Glikojen, karaciğer ve kaslarda depolanır.
Şekerler enerji vericidirler. Fazla biriktiğinde yağlara dönüşerek şişmanlığa neden olur.


YAĞLAR

C , O ve H den oluşmuştur. 3 mol yağ asidi ile 1 mol gliserinden meydana gelmiştir.
Yağlar ikiye ayrılır
1. Doymuş yağlar (katı yağlar)
2. Doymamış yağlar (sıvı yağlar)
Bitkisel yağlar hidrojenle doyurularak margarin elde edilir. Yağlar hücrede enerji verici ve yapı maddesi olarak kullanılır. Ancak enerji verici olarak önce karbonhidratlar sonra yağlar kullanılır.Canlı organizmaları darbelere ve soğuğa karşı korur.










PROTEİNLER

Proteinler canlının büyüyüp gelişmesinde yapı maddesi olarak görev alır. C, O ve H ‘e ek olarak yapısında azot ta bulunur.
Proteinlerin temel yapı birimi aminoasitlerdir. Proteinler et, süt ve ürünleri, yumurta, kuru baklagiller, tahıllar ve kuru yemişlerde bol miktarda bulunur.

Protein yetersizliğinde canlı büyüyüp gelişemez. Hastalıklara karşı direnci düşer, karaciğer kendini yenileyemez siroz hastalığına neden olur.








VİTAMİNLER

Canlıda düzenleyici olarak görev yapar. Sindirime uğramaz. Sağlıklı yaşam için diğer organik moleküllerle beraber alınmalıdır.

A,D,E,K, vitaminleri yağda erirler, fazlası karaciğerde depo edilir. Diğerleri suda erir, depo edilmezler. Vitaminler vücudumuza genellikle besinlerle alınır.

Besinler taze olarak tüketilmezse vitaminlerin yapısını bozar.






VİTAMİN TABLOSU
 

 

VİTAMİN

 

BULUNDUĞU BESİNLER

ÖNLEDİĞİ HASTALIKLAR

SAĞLIK ÜZERİNE ETKİLERİ

A

Süt,yumurta, yeşil sebzeler,balık yağı

Çeşitli göz hastalıkları

Büyümeye yardımcı olur

B

Meyve ve sebzeler, tahıllar,et,süt ve yumurta

Beriberi,pellegra, dudakların çatlaması

Cilt sağlığını ve sinir sistemini çalışmasını sağlar.

C

Limon, portakal, kuşburnu, yeşil bitkiler

İskorbit

Tırnak ve diş etlerinin sağlıklı olmasını sağlar,yorgunluğu önler.

D

Yumurta, süt ,tereyağı, balık yağı

Raşitizim ve kemik erimesi

Kemik ve dişlerin gelişimini sağlar

E

Tahıllar, et , süt, yeşil bitkiler

Gelişme ve üreme ile ilgili bozukluklar

Karaciğer, kalp, damar hastalıklarıyla kısırlığı önler

K

Balık, et, süt,yeşil yapraklı sebzeler

Kanın pıhtılaşmasını sağlar

Karaciğer, kalp, damar hastalıklarıyla kısırlığı önler




İNORGANİK MADDELER

SU ;


Canlıların vücudunun büyük bir bölümü sudur. Susuz yaşam düşünülemez. İnsan vücudunun %65’i sudur. Bitkilerde bu oran %95 dir. Su iyi bir çözücüdür. Besinlerin sindirilmesi ve suda çözünmüş olarak hücrelere taşınması su ile olur.Madde taşınmasında rol alır. Zararlı atıklar suda çözünmüş olarak ter ve idrarla dışarı atılır. Atılan suyun geri alınması için günde 1,5-2 litre su alınması gerekir.Vücudun ısısını düzenler.


MİNERALLER(MADENSEL TUZLAR)

Organik maddelere bağlı yada tuz halinde bulunurlar. Vitamin, hormon ve enzimlerin yapısına katılır. Kalsiyum, fosfor, potasyum, sodyum, demir, magnezyum, flor, klor gibi mineraller canlı için önem taşır.

* Günlük besinlerden sağlanır.En bilineni sofra tuzudur.
* Sindirilmeden kana karışır ve düzenleyici olarak görev yapar.Kalsiyum ve fosfor,kemik ve dişlerin oluşumunda rol oynar.Kalsiyum ayrıca kan oluşumunda etkilidir. Vücudun büyüme ve gelişmesini sağlar.Kırılan kemiklerin onarılmasında etkilidir. Çocuklarda kalsiyum eksikliği ile beraber D vitamini eksikliği de olursa raşitizim denen kemik hastalığı ortaya çıkar.
* Demir kandaki alyuvarlarda bulunur. Eksikliğinde kansızlık(anemi )hastalığı meydana gelir.
* Flor dişlerin çürümesini önler.
* iyot eksikliği guatr hastalığına neden olur.



BESİNLER


Besinler vücuttaki görevlerine göre üç çeşittir:

 

1.Enerji vericiler

2.Yapıcı-Onarıcılar

3.Düzenleyiciler

a.     Yağlar

b.     Proteinler

c.      Karbonhidratlar

a.     Proteinler

b.     Madensel tuz 

c.      Su

a.     Vitaminler

b.     Madensel tuz

c.      Su




• Vitaminler,mineraller ve su sindirilmeden kana karışır. Bunlar hücre zarındaki deliklerden geçebilecek kadar küçük moleküllerden oluşmuştur.
• Karbonhidratlar,yağlar ve proteinler sindirilerek kana karışır.Sindirim sonunda karbonhidratlar glikoza,proteinler aminoasitlere,yağlar gliserin ve yağ asitlerine parçalanır.Hücre zarından ancak bu şekilde geçebilir.


DENGELİ BESLENME

Yaşamsal faaliyetlerin gerçekleşebilmesi için gereken enerji,tüm bu besin maddelerinden yeterli ve dengeli bir biçimde alınmasıyla sağlanır.




Hazırlayan: Ahmet YÜKSEL


Atatürk ve Bilim

ATATÜRK VE BİLİM

Ord. Prof. Aydın SAYILI


Atatürk bilimin insan yaşamındaki önemli yerini Özgürlük Savaşımızın sona ermesi sıralarından başlayarak hemen her vesile ile tekrarlamış, vurgulamıştır. 22 Ekim 1922’de Bursa’da yaptığı bir konuşmada, Atatürk, Türkçe'si biraz sadeleştirilmiş şekliyle şöyle demiştir :

Yurdumuzun en bayındır, en gözalıcı, en güzel yerlerini üç buçuk yıl kirli ayaklarıyla çiğneyen düşmanı mağlup eden zaferin sırrı nedir? Orduların sevk ve idaresinde bilim ve fen ilkelerinin kılavuz edinilmesindedir. Milletimizin siyasi ve içtimai hayatı ile ulusumuzun düşünümsel eğitiminde de yol göstericimiz bilim ve fen olacaktır. Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiiri ile edebiyatı okul sayesinde ve okulun vereceği bilim ve fen sayesinde bütün olağanüstü incelikleri ve güzellikleriyle oluşup gelişecektir.

Aynı yılın 27 Ekim günü de, yine Bursa’da, Atatürk şunları söylüyor :

Hiçbir mantıki kanıta dayanmaksızın birtakım geleneklere ve inançlara bağlı kalmakta ısrar eden milletlerin gelişmesi çok güç olur ve belki de hiç gerçekleşmez. Gelişim yolunda bağları koparamayan ve engelleri aşamayan uluslar akla uygun düşen ve gereksemelere ayak uydurabilen bir zihniyetle hayata bakamazlar. Bunlar engin hayat felsefelerine sahip başka milletlerin egemenliği altına girip onların tutsağı olmaktan kurtulamazlar.

30 Ağustos 1924 günü Atatürk Dumlupınar’da yaptığı konuşmada da şöyle diyor :

Yaşamanın şartı uygarlık yolunda yürümek ve başarıya ulaşmaktır. Bu yol üzerinde ilerlemeyi değil de geriye bağlılığı benimseyenler, böyle bir bilgisizlik ve gaflette bulunanlar, evrensel uygarlığın coşup gelen seli altında bir gün boğulmaya mahkumdurlar.

Yine aynı konuşmasında Atatürk şunları söylüyor :

Uygarlığın yeni buluşlarının ve fennin harikalarının cihanı değişmeden değişmeye sürükleyip durduğu bir devirde yüzyılların eskittiği köhne zihniyetlerle, geçmişe kölecesine bağlılıkla varlığımızı sürdürmemiz mümkün değildir.

Atatürk’ün “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” kısaltılmış şekliyle yaygınca bilinen sözünün tam metni ise aynen şöyledir :

Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir; ilim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir. Yalnız, ilim ve fennin yaşadığımız her dakikadaki safhalarının tekamülünü idrak etmek ve terakkiyatını zamanında takip eylemek şarttır.

Bilindiği üzere “ilim” sözcüğünün anlamı, mana kapsamı, gayet geniştir. Hatta aslı Arapça olan bu sözcüğün, Osmanlıca’daki kullanışıyla, günümüzde artık yaygınlaşmış olan bilim sözcüğünden daha geniş anlamlı olduğunu söyleyebiliriz. Fen, ise temel bilimler, yani matematik, astronomi, fizik, kimya, ve tabiî bilimler anlamına gelir. Liselerimize ilişkin olarak “fen kolu” ve üniversitelerimize ilişkin olarak “fen fakültesi” terimlerimiz bunu açıkça gösteriyor. Demek ki kılavuzluğunda yürünmesini Atatürk’ün öğütlediği bilim şümullü ve geniş kapsamlı bir bilimdir. Topluma ve insana ilişkin her türlü dizgeli bilgi ve bilimsel çalışmayı içermek durumundadır. Fakat, ayrıca, bilimler arasında temel bilimlere, matematiğe ve doğaya ilişkin bilimlere, burada özellikle işaret edilmektedir.

Bilimin insan yaşamındaki en gerçek yol gösterici olduğuna dikkatimizi çektiğine göre, demek ki Atatürk bilimden başka gerçek yol göstericilerimizin de bulunduğunu kabul etmiş olmaktadır. Oysa, bu cümlesinin hemen arkasından, bilim ile fennin dışında mürşit aramanın, bunları dışta bırakan kılavuzlar peşinde yürümenin, dünyadan habersizlik, bilgisizlik, ve sapıklık demek olacağını vurgulayarak ifade etmektedir.

Demek oluyor ki, Atatürk, burada bilim dışında kılavuzlarımız olsa da, bunların bilimle bağdaşabilen, bilim anlayışına ters düşmeyen, yol göstericiler olmaları gerektiğine kesin bir dille işaret etmek ihtiyacını duymuştur. Başka bir ifade ile, Atatürk, en başta kesinlikle bilim gelmek şartıyla, diğer birtakım gerçek kılavuzlarımızın da bulunduğunu, fakat bunların bilim yöntem ve kurallarından pay alabilen ve bilim kadar olmasa da, yine de az çok dizgilileşmiş, özgünleşmiş durumda bulunan bilgi ve gözlemlerimiz olduğuna, yahut da bunların, örneğin aklımız ve tecrübelerimiz gibi, bilimi oluşturan temel öğeler arasında yer almaları gerektiğine isabetle parmak basmış oluyor.

İcraât, eylem, daima bir karara ulaşmayı gerektirir. Toplumun çeşitli sorunlarına ilişkin olarak, yönetici ve işadamının, ister istemez, belli evrelerde ve zaman zaman, yeterli bilgiye sahip olmaksızın da kendine bir davranış yolu, eylem doğrultusu belirlemesi, yeğlemesi gerekir. Bu nedenle, bilimin ancak zayıf ışıklarından pay alabilen çeşitli alanlarda ve konularda aklımızdan, sağduyumuzdan ve kamu anlayışının bize göstereceği yollardan yararlanmak zorunluluğu vardır. Ancak, bunlar, bilimsel sınamalarla değerlendirilebilecek mahiyette veya nitelikte olmadıkları zaman bile, ayrıntı bilgisinden ve bilimsel düşence ve zihniyet örneklerinden esinlendikleri ya da bunların yardımına dayandıkları oranda, bize daha faydalı olabilirler. Demek ki aslında, başka gerçek kılavuzlarımızda bulunmasına rağmen, yine de bilim tek gerçek kılavuzumuz, en gerçek yol göstericimiz olmuş oluyor.

Büyük Atatürk Türk ulusu için gerek maddesel ve gerekse dinsel, yani manevi alanlarda bağımsızlık, seçkinlik ve üstünlük sağlamak ve Türk milletini yüceltmek yolunda çeşitli doğrultularda çaplı bir takım süreçleri harekete getirmiş, hepimizin iyi bildiğimiz kalburüstü devrimlerini gerçekleştirmek için azimli girişimlerde bulunmuştur. Atatürk bu devrim ve reformlarında hep aklın kılavuzluğu altında ve geçmişte ki uzun tecrübelere, tarihsel yaşantılarımıza dayanan sağlam bilgi ışığında yürünmesi temel ilkesini her zaman için etkin ölçüde başatlı tutmaya özen göstermiştir.

Bir yandan da, ulu önderimiz, temelsiz ve bâtıl düşünce ve inançlarla, muska, efsun ve üfürükçülük gibi ilkel ve çağdışı davranış ve uygulamalarla dizgeli ve yoğun bir mücadeleye girişmiş, ayrıca, üniversite inkılâbı ya da reformu ile yüksek öğretim kurumlarımızda bilimsel araştırmayı canlı bir süreç durumuna yükseltme tutumunun benimsenip edimselleşmesine doğru yakın tarihimizdeki en etkili adımın atılmasında önayak olmuş, böylece de yurdumuzda bilimin ve bilim zihniyetinin zafer yollarını açmıştır.

Yukarıda aktarılan sözlerinin, kendisinden yapılan alıntıların, hepsinde Atatürk’ün bilim ile uygarlık arasında yakın ilişki kurduğuna ve her ikisini de dinamik yönleriyle vurgulamaya özen gösterdiğine tanıklık ediliyor. Batılılaşma teşebbüsümüzde en büyük güçlüğü doğuran bir sorun, örnek alınmış olan Batının büyük devingenliği, kendi kendini geride bırakma vasfı idi. Atatürk uygarlığın temeline bilimi koymakta ve Batı uygarlığının dinamizmini, esas itibariyle bilimden ve bilimin sınırsız gelişme yeteneğinden aldığına inanmaktadır.


Canlılar İçin Madde ve Enerji

CANLILAR İÇİN MADDE VE ENERJİ
 

CANLILIK OLAYLARI ENERJİYLE GERÇEKLEŞİR
Tüm canlılar hücrelerden oluşmasına karşın her birinin türüne özgü bir yapısı vardır.
Enerji temel maddelerden hücresel yapının oluşması, hücrelerden oluşan organizmadan bir düzenin sağlanması ve bu düzenin sürekliliği için kullanılır.
 

CANLILARIN HÜCRESEL YAPILARINI ÇOK ATOMLU MOLEKÜLLER OLUŞTURUR


KARBONHİDRATLAR

Karbon, hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşmuşlardır.Fotosentez sonucu üretirler.bitkilerde fotosentez sonucu oluşan glikozun fazlası nişasta olarak depolanır. Glikoz vücutta enerji elde etme amacıyla kullanılır.
Ayrıca hücre zarının yapısında yer alır.Bitkilerde hücre çeperini oluşumuna katılır.Yapısal değişikliklere uğrayarak diğer organik bileşiklere dönüşebilir.Karbonhidratlar basit ve bileşik şekerler olmak üzere ikiye ayrılır.Sindirim sonucunda daha küçük yapılara ayrılamayan şekerlere: ‘basit şeker’ denir.
 

YAĞLAR

Karbon hidrojen ve oksijen elementlerinden oluşur.Bir yağ molekülü yağ asidi ve gliserol olmak üzere ikiye ayrılır.Bitkisel yağlar sıvı, hayvansal yağlar katıdır. Yağlar,vücudun ısı yalıtımını sağlar, organları mekanik etkilere karşı korur,hücre zarının harman ve vitaminlerin yapısına katılır.Vücutta ihtiyaç fazlası karbonhidratlar yağa çevrilerek depo edilir.
Yağlar, sıvı ve katı olmak üzere iki gruba ayrılırlar.Katı yağlar ki bunların başında hayvansal yağlar ve margarinler gelir.Bunlar da doymuş yağ asitleri fazladır.
Yağlar bir çok canlıda deri altında birikerek vücut ısısının korunmasına yardımcı olur.
Bazı vitaminlerin de(A,D,E,K) de yağda erimeleri yine yağı vücut için önemli kılmaktadır.
Yağların bir başka koruyucu etkileri de iç organlar içindir.Onların etrafını sararak dış darbelerden korunmalarını sağlarlar.
 

VİTAMİNLER
Vücudun direncini artıran ve vücuttaki biyokimyasal olayları düzenleyen besin maddeleridir.
Bitkiler ihtiyaçları olan vitaminleri sentezledikleri halde insanlar ve hayvanlar vitaminlerin çoğunu dışarıdan hazır olarak alırlar.
Ancak bazı vitaminler insan vücudunda sentezlenebilir.
Vitaminler suda ve yağda eriyen vitaminler olmak üzere ikiye ayrılır.
Suda eriyen vitaminler (B ve C) fazlası vücutta depo edilmez, atılır.
Yağda eriyen vitaminlerin ( A,D,E ve K) depolanma özelliği vardır.
Vitaminlerin eksikliğinde ya da fazlalığında bir takım hastalıklar ortaya çıkar.
İnsan ve hayvan metobolizmasının ara tabakalarına katılan vitaminler bir çok enzim sisteminde tesirli olurlar.Bu sebeple tıpta vitaminlerden yalnız vitaminsizlik(Avitaminoz) vakaları için değil aynı zamanda metobolizma bozukluklarıyla sonucunu tek bir organ ya da tek bir cihazda gösteren besin yokluklarında (hepatopati,nevritler vb.) da koenzim tipinde ilaç olarak yararlanılır.Ateşli hastalıklarda da vitaminlerden koruyucu olarak yararlanılır.


A VİTAMİNİ
A vitamini süt, tereyağı çeşitli balıkların karaciğeri gibi yalnız hayvani maddelerde bulunmakla beraber,A provitaminleri yani karatonler havuç, domates ve ıspanak ta çok yaygındır.
Bu bitkilerde sarı pigmentler halinde bulunur.A vitamini yokluğu epitel dokuda bozukluklar yapar.Kemik ve diş büyümesini durdurur.Vücudun ateşli hastalıklara direncini azaltır.
 

D VİTAMİNİ
Gerçekte raşitizm hastalığına karşı gelen birden fazla madde vardır.
D vitamini yokluğu çocuklarda kemiklerin yumuşaması hastalığı yapar.Bu durumun biyokimyevi sebebi, mineral metobolizmasının bozulmasıdır.
Kemiklere kalsiyum tuzlarının ve fosforun verilmesi dekalsifikasyonu yavaşlatır hata yok eder.
 

E VİTAMİNİ
E vitamini yokluğu erkek-dişi ayırımı olmaksızın insanlarda ve fare,kedi,köpek gibi hayvanlarda kısırlık yapar .
Bu vitaminin yokluğu kısırlıktan başka bir çok doku, kas ve sinir bozukluklarında da kendini gösterir.
E vitamini bitkiler dünyasında çok bol bulunduğundan insanda bunun yokluğu çok az rastlanan bir durumdur.
 

F VİTAMİNİ
Öz yağ asitleri grubuna F vitamini denir.
Üç tane doymamış yağ asitinin yokluğunun tipik bir alt deri hastalığı meydana getirdiği laborotuarlarda fare üzerinde yapılan deneylerde anlaşılmıştır.
İnsan da bunların yokluğuna rastlanmamış olmakla birlikte bazı alt deri hastalıuklarının bu madde ile ilgili olduğu sanılmaktadır.
 

SU

Vücudun 2/3’ünü su oluşturur.Vücutta en fazla ihtiyaç duyulan besin maddesidir.İyi bir çözücü olduğundan biyokimyasal olayların gerçekleşmesi, besinlerin sindirilmesi, emilmesi, taşınması ve boşaltım için gereklidir.
Suyun kendisi ne yanıcı, ne de yakıcıdır. Dayanıklı bir bileşiktir. Kolay kolay ayrışmaz.Yakıtların çoğunun bileşiminde hidrojen vardır. Yanarlarken,hidrojeni havanın oksijeni ile birleşerek su meydana getirirler.Ancak, bu anda sıcaklık yüksek olduğundan meydana gelen su, buhar halindedir.Soğuk bir yüzeye çarptırılınca soğuk yüzey de suyun meydana geldiği görülür.

 

PROTEİNLER

Karbon, hidrojen,oksijen ve azot elementlerinden oluşur.En küçük yapı taşı aminoasitlerdir.Proteinler enzimlerin yapısını oluşturur, hücre zarı, kas,kemik,hormon ve antikor gibi yapıların oluşumunu sağlar.Her canlının kendine özgü proteinleri vardır.Canlıya özel proteinler hücrelerde ribozom tarafından sentezlenir.
 Bazı besinlerde bulunan protein miktarı şöyledir: Soya fasulyesi:%33 Yer fıstığı:%29 Tavuk göğsü:%25 Yağsız et:%21 Balık:%18 Un:%12 Yumurta:%12 Ekmek:%7 Patates:%2
 

MİNERALLER
Kalsiyum, dişlerin ve kemiklerin yapısına katılır.
Kanama durumunda kanın pıhtılaşması için kalsiyuma gerek vardır.
Çoğu mineralin az miktarı vücut için yeterlidir.
Ancak bazı minerallere vücudumuzun gereksinimi daha fazladır.Bunlar;
(iyot, kalsiyum, fosfor, potasyum, sodyum, demir,magnezyum)

HAZIRLAYAN : FEHMİ ÇABUK

Bugün 23 ziyaretçi (38 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol